GENÇ MÜSİAD’DA EKONOMİK KRİZ KONUŞULDU

Sakarya Genç MÜSİAD tarafından Türkiye ekonomisindeki kriz ortamının değerlendirilmesi ve çözüm önerileri isimli program gerçekleştirildi.

Müsiad Sakarya binasında yapılan programa konuşmacı olarak Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Tahsin Bakırtaş katıldı. İş dünyasını yakından ilgilendiren programa iş dünyasından yoğun katılım gerçekleşti. Konuk konuşmacı Bakırtaş, Türkiye’ de kriz var demekle krizin var olmayacağını, yok demekle de krizin yok olamayacağını ancak İstatiksel verilerin durumu anlatabileceğini söyledi. Bakırtaş, “2000 sonrası dönemde büyüme, özellikle 2003-2007 döneminde istihdam yaratmamış, aksine istihdamı azaltmıştır. Bunda yoğun özelleştirmeler etkili olmuştur. 2008-2009 krizi sonrası dönemde ise istihdam artışına yönelik yoğun çabalara ve istihdamın tanımındaki değişmeye karşın, büyüme oranın yarısına yakın bir artış gerçekleşebilmiştir” dedi.Bakırtaş “Tüm göstergelere baktığımızda Türkiye Ekonomisi bir kriz yaşamaktadır ve bu kriz giderek de derinleşmektedir. Bu yaşanan krize bir ad vermek gerekirse; aşırı borçlanmanın ortaya çıkardığı döviz krizi olup, bu kriz bir bankacılık krizine dönüşmenin eşiğindedir. Çünkü Türkiye’nin aşırı borçlanmasının öncülüğünü yapan özel sektör içindeki ana aktör, bankacılık kesimidir. Nitekim Yeni Ekonomik Program incelendiğinde bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması ana hedeflerden birisidir. Ancak Türkiye’nin bir ikileme doğru sürüklendiği de ortadadır. Yılbaşından bu yana % 40’ın üzerinde değer yitiren TL, değer yitirmeye devam ederse, bankalar zor duruma düşecektir. Ancak Hükümet TL’ nin değer yitirişine engel olan politik hamleler yaptığında da farklı bir nedenden dolayı yine bankalar zor duruma düşecektir. Bugün Merkez Bankası’ nın elindeki araçlardan en etkin olanı faizdir. Bu silah kullanıldığında da bankacılık üzerinde önemli bir yük oluşturacaktır” dedi.

DÖVİZ KRİZİNDEN BANKACILIK KRİZİNE

Bakırtaş “Türkiye’de bankalar özellikle 2010 sonrası dönemde yani son 8 yılda dışardan çok fazla borç aldılar ve aldıkları bu borçları şirketlere ve hane halkına borç verdiler.Yurt dışından borç alınıp, içerde borç verilen paralar; ülke çapında lüks inşaata – AVM inşaatları, rezidanslar, geniş konforlu ithal ürüne dayalı yapılan dairelere, lüks tüketime- araba, ithal diğer lüks tüketim-, yap-işlet-devret modeli -Build Operate Transfer model(BOT Modeli)- ile yapılan büyük alt yapı projelerini finanse etmek için kullanıldı. Bu borçlar eninde sonunda faizi ile birlikte geri ödenmesi gerekiyor. Yabancı para ile borçlanmada temel sorun ise TL’ nin değer kaybetmesine koşul ödeme yapacağınız zaman daha pahalı hale gelmesidir” dedi.

KRİZİN DAHA DA YAYGINLAŞMA EĞİLİMİ

Bakırtaş, “Türk lirasının değerindeki yaklaşık % 40 düşüş ve günlük oynaklığı, banka dışı finansal kuruluşların bir çoğunda doğrudan olumsuz etki yaratmıştır. Bununla birlikte, özellikle leasing şirketleri için varlık kalitesinin olası etkisi, para zayıflığı ve artan faiz oranlarından ekonomik güvenin etkilenmesi anlamında, orta dönemde daha belirgin olabilir. Türkiye’deki banka dışı finansal kurumlar, risklerin kısa-dönem niteliklerinden uyum sağlamada yararlanmaktadır. Bu durum, banka dışı finansal kuruluşların zayıflayan işletim ortamına uyum sağlamada yardımcı olur. Bununla birlikte, banka dışı finansal kuruluşlar, daha geniş bir ekonomik gerilemeye duyarlı olan Küçük ve Orta boy İşletmeler(KOBİ) direkt olarak maruz kalmaktadır”dedi.

ÜRETMEYEN TOPLUMLARIN SORUNU

Bakırtaş konuşmasında “1987 yılında %26.4 olan tasarruf oranı, 2000’ li yıllarda sürekli azalış göstererek %14’ ün altına inmiştir. Tasarruf eden bir toplumdan, hızlı biçimde tüketim toplumuna dönüşen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Tasarruf etmeyen toplumlar; bugünün üretimini yapamayacağı gibi, geleceğe yatırım da yapamazlar. Bir ülkenin cari açığı, bir anlamda o ülkenin ürettiğinden fazlasını tükettiği anlamına gelir. Ürettiğinizden fazla tükettiğinizde ise dışarıdan mal ve hizmet satın alırsınız. Dışardan mal ve hizmet satın almak için de rezerv para konumundaki paralara gerekesinim duyarsınız. Çünkü; bugünün dünya finans düzeninde, dünya ülkelerinin çok önemli büyük kısmı kendi ulusal para birimleri ile borçlanamamakta ve uluslararası ticaret yapamamaktadır. Hatta kendi ülke sınırları içerisinde bile gelişmiş birkaç ülke ya da ülke grubunun parası kullanılmakta, dünyada yapılan ticaretin çok büyük kısmı iki para cinsinden yapılmaktadır. Bunlar: ABD doları ve Euro. Bu paraların yanında biraz da İngiltere’nin Poundu ile Japon Yen’idir” dedi.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Bakırtaş konuşmasında çözüm önerilerine değinerek “TL’nin aşırı biçimde yabancı paralar karşısındaki oynaklığını (volatilite) azaltacak yeni bir kur sistemine geçilmesi gerekir. Bu kur sistemi sabit kur sistemi değil; yönetilebilir – aşırı oynaklıklara izin vermeyen bir sistem olmalıdır. Merkez Bankası ve diğer kamu finans kurumlarının bağımsızlığının garanti altına alınmasının yanında bu kurumlara atanacak yöneticilerin liyakata dayalı olması kaçınılmaz bir gerçekliktir. Şirketlerin konkordato( iflas erteleme) girişimlerinin yeni yasal alt yapısı oluşturulmalıdır. Bu süreçte zora düşmeyen şirketler bile bu durumu araçsallaştırmaktadırlar. Kamu kesiminin sağlayacağı teşvik, kredi vb. araçlar üretim yapan sektörlere kaydırılmalıdır; inşaat ve alt yapı gibi verimli olmayan alanlara kaynak aktarımı yapılmamalıdır.İstihdam politikaları yeniden oluşturulmalıdır. İstihdamın üzerindeki aşırı vergi(asgari ücret kadar kısmın vergi dışı bırakılması ve sgk prim oranları( işverenin % 37,5 olan ödeme payı % 15-20 aralığı) ödenebilecek makul düzeylere çekilmeli; kayıtlı istihdama ağırlık verilerek kayıt dışı istihdamın da önüne geçilmelidir. Yeni Vergi Sistemi geliştirilmeli ve dolaylı vergilerin % 75 civarında olan payı önemli oranda düşürülmelidir. Kayıt dışı ekonomiden kaynaklı alınamayan vergiler nedeniyle aşırı dolaylı vergilerden kaçınılmalı; servet vergisine benzer yeni bir vergi düzeni getirilmelidir” dedi. Prof.Dr. Bakırtaş ayrıca çözüm önerilerinde:

  • Kamu kesimi harcamalarında israf ve verimsizlikten kaçınmak; bu süreçte kamu yöneticilerinin örnek olma davranışlarını artıracak girişimlere tanıklık yapmak.
  • Lüksten, şatafattan uzak durmak,
  • Gösteriş yatırımlarından oldukça uzaklaşmak,
  • Üretim ekonomisini yeniden anımsatacak girişimleri artırmak,
  • Üretimdeki yerli girdi payını artırmak,
  • KOBİ’leri bu süreçte etkin olarak kullanmak,
  • Bazı özelleştirilen ve kapatılan-yok edilen kurumları yeniden açmak,
  • Tarım ve Hayvancılığı belli bölgelerde yeniden canlandırmak,
  • Tarımdaki verimliliği artıracak yasal düzenlemeleri sağlamak,
  • Tarım teşviklerini yeniden düzenlemek,
  • İthalatta fiyata değil, niteliğe ve döviz kaybediciliğine bakmak olduğunu söyledi.

Program sonunda Genç MÜSİAD Sakarya Gençlik Kurulu Başkanı Uğur ÇARBOĞA ve Genç MÜSİAD Sakarya Eğitim Birim Başkanı Bahadır BAKIRTAŞ tarafından konuşmacı Prof.Dr.Tahsin BAKIRTAŞ’a hediyeleri takdim edilerek toplu hatıra fotoğrafı çekildi.

03 Eki 2018 - 11:11 - Ekonomi


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Adapostası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapostası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapostası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapostası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.