Bir zamanlar üretimde bölgenin cazibe merkezi olan Sakarya bu gün bu özelliğini kaybeden ve tüketen bir toplum oldu. Tarım alanları beton yığınına döndü. Köylerden göç vermeye başladık. Göçle birlikte tarımda da küçüldük.
Bir zamanlar, eskiden köy dediğimiz, şimdilerde mahalle olarak tanımlanan yerleşim yerlerinde hareket vardı.
Ürünün her çeşidi yetiştiriliyordu. Nüfus devamlı artıyordu. O mahallelerde üreticinin her ihtiyacı kendisi tarafından karşılanıyordu.
Sonraları ne oldu. Girdi fiyatları arttı. Çiftçi ürettiği ürünleri pazarlamada sorun yaşamaya başladı. Bu da kafaları karıştırdı. Üretici severek aşk ile çalıştığı topraklarını bir bir terk etmeye başladı.
Üretime küsen üretici, tarlasını terk etti. Asgari ücretle iş bulursa göklere uçuyor.
İstikrar ortada. İşsizlik, hayat pahalılığı, ekonomik sıkıntılar, zorda olan ticaret hayatı, yangın yerine dönen çarşı- pazar, artan kazalar.
Akıl almaz açıklamalarla, yanıtsız kalan sorularla, yağmur gibi yağmakla kalmayıp fırtınaya dönüşen zamlarla yatıp- kalkıyoruz.
Tarımın hali ortada. Girdi fiyatları artıyor. Köylü köyünü terk ediyor.
Alıp başını giden zamlar, dizginlenemeyen işsizlik, artan ve yayılan geçim derdi, intiharlar, cinayetler, iflaslar, tavan yapan umutsuzluk ve birde korona.
Tam ekim zamanı. Çiftçi ekime hazırlanırken, ekip biçtiği ürünün ithal edileceğini öğreniyor. Tarla hazır, ekimi yapsa mı yapmasa mı?
Çiftçi buğday, nohut, mercimek vs. üretmekten vazgeçerse, bu millet aç kalır. İşte o zaman ‘ekmek yoksa pasta ye’ misali olur.
Ürünü toplayan işçi bile tarla sahibinden fazla para kazanıyor artık, kimsenin canı tarlaya gitmek istemiyor.
Covid19 salgını nedeniyle çiftçinin yaşadığı sorunların daha da arttı. Son Yıllarda artan girdi fiyatları, pazarlama sorunları ve yaşanan doğal afetler nedeniyle ekonomik geliri azalan ve krediye daha fazla ihtiyaç duyan tarım sektöründe, Covid-19 salgını ile sorunlar daha fazla artı.
Çiftçi, aldıkları kredileri ödeyemez hale geldi hem de bankalara olan borçlarını. Bunun üzerine de çiftçilere bir bir icra ve haciz gelmeye başladı.
Etten ota, balıktan tavuğa, pirinçten nohuda, şekerden mercimeğe ithal etmediğimiz bir şey kaldı mı?
Pansuman değil, kalıcı önlemler alınsaydı, her şey haraç mezat satılmasaydı, batan, biten, çöken esnaf sayısı bu kadar olur muydu?
Halkın asıl sorunlarını geri plana iterek el çabukluğuyla, laf karabalıklığıyla, varsa yoksa kendi seçmen kitlesini etkileyerek ortamı dinamik tutmadaki başarısı. Benim anladığım istikrar bu.
Muhalefeti, iktidarı, sanayicisi, işadamı, hiç fark etmez.
Günü kurtarmak adına yapılan açıklamalar ya da atılan adımların ne bu şehre bir faydası olur ne de kişilerin kendisine.
Herkes lafa geldiğinde ‘önce Sakarya’ diyor ama iş icraata gelince farklı öncelikler devreye giriyor.
Anlamsız siyasi kavgalar, iç çekişmeler, ‘üzüm yemek önemli değil, bağcıyı dövelim de ne olursa olsun’ anlayışı yüzünden bugüne kadar çok zaman kaybetmiştir.
Zaman kaybı da bu şehrin çıtasının daha da yükselmesini önlemiştir.
Bu yazı toplam 178 defa okundu.16 Mayıs 2022 - 00:26, Pazartesi
9 Mayıs 2022 - 00:22, Pazartesi
2 Mayıs 2022 - 00:49, Pazartesi
25 Nisan 2022 - 00:43, Pazartesi
18 Nisan 2022 - 00:05, Pazartesi
11 Nisan 2022 - 00:47, Pazartesi
4 Nisan 2022 - 00:20, Pazartesi
28 Mart 2022 - 00:27, Pazartesi
21 Mart 2022 - 00:04, Pazartesi
14 Mart 2022 - 00:44, Pazartesi
ÜLKE SEÇİM HAVASINA GİRDİ