“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.” (Enam/116)
“Siz ne haldeyseniz (neye layıksanız) o şekilde idare olunursunuz.” (Hadisi Şerif) Makalemizin başlığındaki sualin cevabını, biz net olarak vermek istemiyoruz. Zira Demokles’in Kılıcı başımızın üstünde sallanıyor. Ayrıca sebepsiz yere giyotine gitmekten uzak durmak istiyoruz. Ama yazmasak da, cevaplamasak da onun vebali altında kalıyoruz. Malum, devlet insan gibidir, büyür, olgunlaşır, yaşlanır ve sonunda da ölür. Hiç kimsenin tatmin edilmediği, herkesin zorbalıklarla yola getirildiği bir devletin (hükümetin) yaşaması, devam etmesi imkânsızdır.
Onun için biz cevap verme, analizlerde bulunma yerine, İbni Haldun (1332-1406)’un Mukaddime’sine işi havale ile yetiniyoruz. Bir iletiye göre, İbn-i Haldun’un Mukaddime adlı eserinde beyan ettiği gibi, devletlerin hayatı 5 kademeden oluşur.
1. Dönem; Zafer ve kuruluş zamanı,2. Dönem; Otorite ve yükseliş zamanı,3. Dönem; Refah ve ümran (bayındırlık) zamanı,4. Dönem; Duraklama zamanı,5. Dönem; İsraf, bozulma ve yıkılma zamanıdır. Bu son dönem maalesef safahat, şehvet, hırs ve ihtirasların egemen olduğu, devletlerin yıkılmaya yüz tuttuğu, çökmeye başladığı zaman dilimidir.
İbn-i Haldun’a göre; bir toplumun çöküşünün belirtileri özet olarak şunlardır:
Toplumda dayanışmanın yok olması,Üretimin zayıflaması,Fiyat ve vergilerin artması, Liyakatın (ehliyetin) yok olması (dikkate alınmaması), Adaletsizliğin ve kayırımcılığın artması, Umutların (beklentilerin) kırılması, güvensizlik ve karamsarlığın (ülkeye) hâkim olması, Göçün hızlanmasıdır.
Bunlara ilaveten biz de deriz ki; · Nemelazımcılığın artması,· Soygun ve sömürünün alabildiğine yayılması, çalmanın mubah görülmesi,· Siyasi taassubun ziyadeleşmesi,· Ahlak ve maneviyatın dumura uğratılması ve bu değerlerin çoraklaşması,· Toplum içerisinde gayrı ahlaki davranış biçimlerinin artması, milletin bunlara aldırış etmemesi,· Fertler arasında saygı ve sevginin rafa kaldırılması, saygısız davranışların toplum içinde kabul görmesi,· Ana-babadan ziyade çocukların konuşması, ana ve babaların susmayı tercih etmesi,· Her türlü iletişim vasıtalarının zararlı etkenlerine göz kapatılması,· Azim ve gayretin azalması, tembelliğin zirve yapması,· Tarihten ders alınmaması, kültürel yapının bozulmasına seyirci kalınması, İnsanların hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevileşmesi, kendinden başkasını düşünmez hale gelmesi gibi hususlar bir ülkede meriyet kazanırsa, o ülkenin izmihlali mukadder olur. Böyle bir ülkede istikbalden emin olmak son derece zordur.
Yukarıda izah edilenlere göre, ülkemizin karnesine bakacak olursak, karnenin tatmin edici olduğu söylenemez. Çünkü hâlâ birleştirici üslup yerine, ötekileştirici bir yol izlenmektedir. Onun için diyoruz ki, bu koşu bizi selamete ve saadete ulaştıramaz. Tam aksi kırılmalara doğru sürükler. Bu sebeple herkesin aklını başına devşirmesi gerekir. Unutmamalıyız ki, “Devleti kurmak bin sene ister, yıkmak için bir saat yeter.”(Byron) Selam doğru yola uyanlara olsun.
Diyen Adalet eski bakanı ve Sakarya milletvekili araştırmacı yazar avukat sayın Ağabeyim İsmail Müftüoğlu’ nun dediklerine katılmamak mümkünmüdür.? Saygılarımla.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. (M.A.Ersoy)
Bu yazı toplam 1105 defa okundu.14 Ocak 2021 - 03:58, Perşembe
7 Ocak 2021 - 01:10, Perşembe
31 Aralık 2020 - 01:14, Perşembe
24 Aralık 2020 - 02:32, Perşembe
17 Aralık 2020 - 01:52, Perşembe
10 Aralık 2020 - 04:39, Perşembe
3 Aralık 2020 - 02:45, Perşembe
26 Kasım 2020 - 03:38, Perşembe
19 Kasım 2020 - 02:24, Perşembe
12 Kasım 2020 - 04:00, Perşembe
KADINLARIN FERYADI