Gerçekler hayatı gerçeküstü noktalara taşıyor.
Kısıtlamalar mesafe kavramının anlamı değiştiriyor.
Mesafe tanımayan duyguların teşhisi de belki bir o kadar netleşiyor.
Herkes özlem içinde. Herkes özlüyor. Acaba en çok neyi?
Geriye dönüp baktığımızda aslında birçok şeyin farklılaştığını, bazısının iyi bazısının da kötü yönde değiştiğini görmekteyiz.
2023 yılının ilk ayını da yarıladık. Günler su gibi akıp gidiyor.
2022’nin ağır yük ile 2023’e girdik en çok neleri özledik diye bir liste yapınca liste çok uzar.
Aslında yazıya başlarken ne çok şeye özlem duyduğumuzu hissettim.
Böyle geldi böyle gitmesin istiyorum.
Tüm kaygı ve tasaları geride bırakalım istiyorum.
Haytamızı zindana çeviren her şeyin bitmesini dileyelim.
İşçilerin, emekçilerin alın terinin ölümle ödenmeyeceği yıllar dileyelim.
“Ben yaptım oldu, dediğim dedik, çaldığım düdük” demeyelim. Ortak akıl ortak fikir oluşturalım.
Siyasilerin yüksek perdeden bir birlerin eleştirsin ama, hakaret etmediği bir seçim süreci yaşansın dileyelim.
Kadınların bireysel kimliklerini kaybetmelerine, seslerini kesmeye zemin ve zaman hazırlayan koşulların, kadınları hedef alan politikaların tarihe karışmasını dileyelim.
Derin yoksullaşmanın açtığı yaraları saracak ekonomik önlemlerin alınmasına, akıllı ve akılcı projelerin bir an önce hayata geçmesini dileyelim.
Önceden mahallelerde herkes birbirini tanır, yolda görseler selam verirdi. Şimdilerde kimse kimseyi tanımıyor. Selam bile vermiyor. Sokaklar sessiz.
Yeniden günaydın diyelim.
Benim çocukluğumda telefon, bilgisayar gibi teknolojik aletler yoktu. Hep beraber sokağa çıkılırdı ve oyunlar oynanırdı. Ve deli gibi mutlu olunurdu. Şimdilerde ise çocuklar hatta büyükler bile telefondan başka bir şeyle ilgilenmiyor.
Herkesin rengarenk giyindiği o tatlı mı tatlı modadan şimdilerde eser yok. Renkli ve mutlu insanlardı. Peki ya insanlar şimdi mutlu mu?
Tabii şimdilerde her yer bina, her yer beton olduğu için gözlerimiz artık yeşillik arıyor. O kadar özledik ki...
Eskiden insanlar binaların önünde oturur, sohbet ederdi. Birbirlerine hazırladığı yemeklerden az da olsa verirdi. Yardıma muhtaç olduğunda ilk iş komşuya gitmek olurdu. Şimdi insanlar birbirlerini tanımıyor.
Artık bir şekerle mutlu olunan zamanları geçtik. Bunun yerine küçük yaştaki çocuklara alınan telefonlar, tabletler mutlu eder oldu.
Önceden ev halkı sofraya oturur, hep birlikte kahvaltı yapılırdı. Ne var ne yok ortaya konurdu. Ve muhabbet sohbet edip, güzel bir şekilde yemekler yenirdi. Şimdilerde televizyon sesinden insanlar sohbet etmeyi unuttu.
Şimdi sosyal medya hastalığı diye bir şey var. İnsanlar oradan kendilerini beğendirmeye ve ilgi toplamaya çalışıyor. Eğer istediği gibi bir dönüş olmazsa mutsuz olup, moral bozuyor. Sürekli mutsuz, birbirlerine güvenmeyen ve değer vermeyen insanlar var etrafımızda. Keşke eskisi gibi mutlu kalabilseydik, değil mi?
Yorum yazarak Adapostası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapostası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapostası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapostası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Adapostası Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapostası Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapostası Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapostası Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.